O çocuk, diğerleri ve biz .

Önemsenmemek, fark edilmemek , insanlar tarafından aranmamak, yaşamdan zevk almamak , neden yaşadığını bilmemek , sadece var olmak , zamanın akıp gitmesine izin vermek , kaçmak , asla ana karakter olmamak ama en acısı da kendi hayatının ana karakteri olamamak. 

 Hüzünde takılı kalmak  ama öyle kısa bir zaman değil, on sekiz yıllık hayatının üçte biri boyunca . Ara sıra arkadaşları olsa da yine dönüp dolaşıp  hüzüne kucak açar, kendi kendine dünyadan soyutlanır bu çocuk . Diğer insanların suratlarına bir şey diyemeyen bu çocuk , en ağır hakaretlerini , nefretini, tüm olumsuzluklarını sadece kendi suratına söyleyebilir .  Diğerleri umrunda olmaz o an , onun en büyük düşmanı kendisidir. Kendi içinde yaşadığı bu laf dalaşından sonra yeni bir maske bulur kendine ve normal hayata geri döner, yarım bir şekilde. 

Halbuki  kendisi kim o da bilmez . Sadece yaşadığı her hüzün döneminden sonra kendinden bir şeyler kaybettiğini hisseder. Neyi kaybettiğini bilmez ama eksikliğini bilir. O eksikliği de başka bir şey ile doldurmanın yolunu bulur elbette . Toplumun gereksiz trendlerine kapılıp, geleceği düşünmeden yaşadığı kısa bir süre sonra  bir duvara toslar. Etrafındakilere uyum sağlayamaz , elinde  olmadan hayat hakkındaki saçmalıkları fark eder . 

O ne kalabalıktan biridir , ne de parlayanlardan biri . Bir yere uyum sağlayamaz hiçbir zaman , bunun farkındalığı çok acıtır . Kendi yalnızlığıyla yüzleşmeye çalışır ama yapamaz . Yine kendini hüzün döneminde bulur . Biraz ağladıktan, yazı yazdıktan sonra “ hiç yaşanmamış gibi “  yapan karaktere bürünür . 

İşte bu çocuğun son altı yılı bu şekilde geçmiştir. Bu çocuk neden böyle hissetmeye başlamıştır ?
Bu çocuk neden bir yere ait hissetmemiştir ? Bu çocuk bir övgü almayı kabul edemez , kendine yakıştırmaz . Bu çocuk kendi de dahil kimseye güvenmez dünyada. Bu çocuk sevildiğine inanmaz, işin içinde hep bir çıkar olur . Böyle düşünür kendisi , ya da böyle hissettirilmiştir .  

Bu çocuk neden yaşıyor, ne istiyor henüz bizde bilmiyoruz . Bu dünyada onun gibileri var mı bilmiyoruz .

Biz öyle pek neşeli , yaşamdan zevk alan insanlar değiliz lakin bu çocuk kadar da dibe batmış değiliz . İçten içe acırız bu çocuğa, onun veremediği savaşı hisseder , onu kucaklamaya çalışırız.  Onu öylece atamayız ya , nefes almaya devam eden bir çocuk o çünkü . Terk edemeyiz , içindeki zehirli düşünceleri engellemeye çalışırız ama gelin görün ki başaramayız.  Çünkü bu çocuk yorgun ve arafta kalmıştır.

Evet sizi çokta sıkmadan normale dönelim biz ; günlük endişelere , gereksiz sohbetlere, yemek yemeye. 
Aman efendim siz bu çocuğu çokta merak etmeyin kendi kendine halleder o . Ancak o şekilde kendi için bir yaşama isteği olabilir.  Ee dedim ya , o çocuğu salın . Siz ne yaptınız bugün, neler gördünüz , hani o gıcık bulduğunuz kız bugün ne giymiş , yeni trendi gördünüz mü ? Anlatın, anlatın. 
Ancak bu şekilde bizim kölemiz olabilir, kendinizi düşünmezsiniz . 
 Biz sizin sayenizde var olduk. Vaktimiz bol, sizi dinliyorum efendim . 



































Yorumlar