Her zaman ki gibi ağır bir kabullenişle başını eğdi. Tekrar dinlemek ve tekrar dinlemek, göz yummak, elinden hiçbir şey gelmemek... Artık kendi hayatına üçüncü bir şahsın hayatına bakar gibi bakıyor, soğuk bir şekilde çözüm bulmaya çalışıyordu . Kendinden habersiz yaşanan tüm olaylar yavaş yavaş kendi hayatını ellerinden almıştı. Dört duvar, bir çatı altında , bir apartmanın yedinci katında kapana kısılıvermişti . İlk başlarda eli ayağı birbirine dolanmış. hiç ağlamadığı kadar ağlamış , bir günde tüm hayatı üstüne çökmüş gibiydi. Öyle de oldu zaten ; o günden sonra ne zaman kapı çalsa korkudan titrer, endişeden ölür gibi oldu .
Evlerinde her zaman bir kavga , bir gürültü vardı. Çocuk buna alışmıştı zaten, hiç tanışmadığı akrabaları yüzünden giden evleri her seferinde gündeme gelirdi ve tabii ki suçlusu olan babası da . Babası hiçbir zaman aşırı sevgi dolu olmadığından, araları hep bir mesafeliydi . Çocuk , babası hakkında artık ne düşüneceğini bilmiyor; babası çok değişti, ailesini hayal kırıklığına uğrattı ve hala da uğratmaya devam ediyor . Çocuk çok yoruldu artık evdeki bu huzursuzluktan, aile olamamaktan , borçlu ve muhtaç hissetmekten.
O günden sonra her şey daha da kötüleşti . Suçunu asla kabul etmeyen baba, her şeyi üstlenmek zorunda kalan bir anne ve abi, her geçen gün daha da huysuzlaşan bir baba ve her geçen gün paramparça olan bir aile... Çocuk daha çalışamayacak kadar küçük ama her şeyi anlayabilecek kadar olgun. Anne baba arasında yaşanan bu sürekli tartışma çocuk büyüyünce bir taraf seçimiyle sonuçlandı . Daha doğrusu haklı olan, sebepler ve şartlar düşünüldü : anne haklıydı. Çocuk onun yanında oldu kendi abileri gibi . Fakat babası asla değişmedi ve de iyileşmedi , yerinde sayıkladı .
Hep mesafeli olan baba ve çocuk ilişkisi şu an ne oldu çocukta bilmiyor ya da kabullenmek istemiyor. Çünkü bu son durum onu üzüyor, kabullenmek istemiyor ama daha fazla müsamaha gösteremez. Çocuk artık içinde baba kavramı kaldığını sanmıyor. Kat edilmeyen minik mesafeler büyüdü, büyüdü ve sayılmayan kilometrelere dönüştü. Çocuk artık ölmek istemeye alışmaya da başladı , geceleri uyuyamamaya da başladı , etraf çok gürültülüyken kendi kafasının içindeki yalnızlık sesine de alıştı.
Çocuk artık çözümü başkalarında ve insanlarda değil , yazılarda bulmaya alıştı. Hala daha annesine karşı üzgün ve mahcup hissetse de onun varlığına ve parasına muhtaç. Her ne kadar bu mahcupluk hissi onu yiyip bitirse boynu bükük de olsa yine de bu yükün altında yaşamaya devam ediyor, öleceği günü bekliyor ve kafasının içindeki ses ile birlikte ruhunun son tohumlarına tutunuyor.
Çocuk hala yaşıyor ve yorgun. Çocuğun evi hala çok gürültülü. Çocuk yine de muhtaç ...
Çocuk, yorgun. Tüm kalbimle hissedebildiğim, gözlerinde çekingenliğini gördüğüm kadar yorgun. Ama bilmeli ki onu ve yazılarını çok seven ve ailesinden uzakta ona yeni bir aile olmaya hazır bir yazar dostu var.
YanıtlaSil